Biyosidal Ürün Uygulayıcılarında Meslek Hastalıkları
Nurullah YÜCEL, Emine Nurhan AKIN, Mustafa CAYVAZ, Sümeyye GÖÇMEN
Giriş:
Meslek hastalığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14. Maddesinde;
sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir, şeklindedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre zayıf iş güvenliği ve sağlığı uygulamalarının ekonomik yükü, her yıl küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yaklaşık %4’üdür. Kendisinde hastalığa neden olmayan, taşıdığı parazit, bakteri ve virüs orjinli pek çok patojeni mekanik veya biyolojik olarak nakleden eklem bacaklı hayvanlara ve kemiricilere vektör denir. Vektör kaynaklı hastalıklar, tüm bulaşıcı hastalıkların % 17’sini oluşturur. Veba, dang
hastalığı, sıtma ve sarı humma gibi hastalıklar sivrisinek, karasinek, kene, fare ve hamamböceği gibi vektörlerden kaynaklanır ve birçok ülkede salgınlara ve ölümlere yol açmıştır. Pestisitler, salgınlara neden olan vektör canlıların, yabancı ot ve diğer zararlıların ölümlerine neden olan, uzaklaştıran, virüsler dahil mikroorganizmalar, kimyasal madde veya karışımlardır, hedef dışı diğer canlılar üzerinde de zararlı etkileri oldukları için genel anlamda canlı öldüren “biyositler” olarak da adlandırılmaktadır. Biyosidal ürün kullanımı kolay sonuç alma açısından tercih edilse de insanlar arasında oluşan olumsuz algılar giderek artmaktadır. Dünya biyosit ürün pazarının büyüklüğü yaklaşık 45 milyar dolar, Türkiye pazarının ise yaklaşık 600 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de birim alana kullanılan biyosidal ürün miktarı gelişmiş ülkelere nazaran düşüktür ve %19’unu insektisitler oluşturmaktadır. Yaygın kullanılan biyosidal ürünler, toprak, su ve hava ile kolayca uzak alanlara ulaşabilmekte; insan ve çevre sağlığında etkilere yol açmaya ve bölgedeki mevcut zararlıların bu ürünlere karşı direnç kazanmasına neden olmaktadır. Dünya’da ve Türkiye’de biyosidal ürünlerin arttırılmasını sağlayan faktörler; küresel iklim değişiklikleri, vektörlerle yayılan hastalıkların artması, biyosidal ürünlere karşı direncin artması ve yeni ilaç arayışları ile sektörün büyümesidir. Biyosidal ürün uygulayıcıların eğitimleri
arttırıldıkça ve kullandıkları kişisel koruyuculara dikkat ve özen gösterdikçe karşılaşılan meslek hastalıkları oranı azalmaktadır.
Amaç:
Biyosidal ürünlerin mesleki hastalıklar genellikle il ve ilçelerde vektörlerle mücadele de çalışanlarda, tarım işçilerinde, pestisit üretiminde, depolanmasında, taşınmasında çalışanlarda ortaya çıkabilir. Literatür incelendiğinde Türkiye’de bu kapsamda yapılan bir çalışma bulunamamıştır. Biyosidal uygulayıcılarda ortaya çıkan ve ortaya çıkabilecek hastalıklara dikkat çekmek, kişisel koruyucuların önemini ve gerekliliğini belirtmektir.
Kapsam:
Dünyada ve Türkiye’ de biyosidal ürün uygulayıcıların meslek hastalıklarının son 5 yıllık literatür taraması sonuçları kongre katılımcıları ile paylaşılacaktır.
Sınırlıklar:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda Biyosidal ürün uygulayıcıları ile alakalı akut veya kronik olarak meslek hastalıkları listesi bulunamamıştır.
Yöntem:
Biyosidal uygulayıcıların mesleki hastalıkları ile ilgili literatür analizi yöntemleri kullanılarak vektörlerle mücadele meslek hastalıkları araştırması yapılmıştır.
Bulgular:
Biyosidal ürünlere maruziyetin yüzde 95’ten fazlası deri yolu ile olup, özellikle eller ve önkollardır ve kişisel koruyucular ile bu durumun engellenebildiği görülmüştür. Biyosidal ürünlerin etkileri akut (kısa süreli) veya kronik (uzun süreli) olabilir. Mide bulantısı, baş ağrısı, göğüste sıkılık, iştah kaybı, karın krampları, kusma ve ishal, aşırı terleme, nefes almakta zorlanma akut belirtilerindendir. Pestisitlere uzun süre kronik maruz kalındığında ise, ciltte, gözlerde, sinir sisteminde, kardiyovasküler sistemde, gastrointestinal sistemde, endokrin sisteminde, karaciğerde, böbrekler ve üreme sisteminde çeşitli hasarlara yol açabilir. Astımı veya şiddetli alerjisi olanlar,
solunum ve kardiyovasküler sistem hastalığı olanlar pestisitlere karşı daha yüksek tepki düzeyine sahiptir. Akut zehirlenmede tahmin edilen yıllık insidans 2 milyon kişidir ve ölüm oranı % 5,7’ dir. Gelir düzeyi daha düşük ülkelerde bu oran daha yüksek oranda gözükmektedir (23%). Biyositlerin kronik zehirlenmesinde, son zamanlarda endokrin bozulma ve nörolojik gelişim üzerine, karsinojenite, alerjenite ve teratojenitesi üzerinde odaklanılmıştır. Biyosidal ürün uygulayıcılarında DNA hasarının kontrol grubuna oranla daha fazla olduğu maske takıp, koruyucu önlemler alan işçilerde daha az DNA hasarının olduğu bildirilmiştir. Düşük toksisiteli
bir ürün kullanıldığında eğer maruz kalma seviye yüksekse, zararlı olabilmektedir.
Tehlike = Toksisite x Maruziyet’ dir.
Sonuç:
Türkiye gündeminde yeni bir konuya dikkat çekmek istedik. Hem kentsel alanda biyosidal
ürün uygulayıcılarında hem de tarım sektöründe çalışanlar için konun önemine vurgu yapmak istedik. Biyosidal ürün uygulayıcılarında akut veya kronik mesleki hastalıklardan korunmak için; Sağlık Bakanlığından onaylı, kayıt ve ruhsat numarası belli olan ürünler kullanılmalıdır. Pestisit uygulayıcılarına belirli aralıklarla eğitimler, seminerler verilmelidir, işe alınmadan önce işe uygunluğu için sağlık taramaları ve düzenli olarak sağlık taramaları yapılmalıdır. Zararlılarla mücadelede ilk başta kültürel ve fiziksel mücadeleye öncelik verilmeli, biyosidal ürünler seçilecekse, ilk olarak çevreye ve diğer canlılara zarar vermeyen biyolojik ilaçların uygun ve kullanılabilirliği kolay olanı tercih edilmeli, kimyasal kullanmak zorunda kullanılacaksa çevreye ve
insan sağlığına en düşük etkili olan ürünler kişisel koruyucuların temini ile dikkatli ve özenli kullanmalıdır. Biyosidal ürünlerin henüz ortaya çıkmamış zararlı etkileri bilinmediğinden kişisel koruyucular her ne olursa olsun kullanılmalıdır.
Anahtar Kelimeler:
Biyosidal Ürün Kullanıcıları, Mesleki Hastalığı, Pestisit, Tarım Sektörü